Birleşmiş Milletler 1948 yılında, soykırım suçunun engellenmesi ve cezalandırılması sözleşmesinde (SSECS) hukuksal tanımını yapmıştır. Buna göre sözleşmenin ikinci maddesi; Ulusal, etnik, ırksal, dinsel grubun bütününün yada, bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle, girişilen şu hareketlerden herhangi birisidir. Grubun üyelerinin öldürülmeleri, ciddi bedensel yada zihinsel zarar verilmesi, yaşam koşullarının grubun bütününe veya bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti bozulması, doğumları engelleyecek yöntem uygulamak ve çocukların zorla bir gruptan alınarak diğer gruba verilmesi olarak tanımlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmişine baktığımızda; İspanya Kraliçesi İsabella’nın kilise ile işbirliği yaparak, 31 Mart 1492’de ülkede yaşayan tüm Yahudilerin 4 ay içerisinde ülkeyi terk etmeleri için ferman yayınlamıştır. Takribi sayıları üç yüz bin olan Yahudilerin bir kısmını Padişah Sultan II. Beyazıt Han gemiler göndererek ülkemize getirtmiş, bir kısmı da Kafkaslar üzerinden gelmişlerdir. Toplam sayıları yüz elli bin civarındadır. Bunlara daimi oturma izni vermiştir. Avrupa ülkeleri kendilerine sığınan Yahudilere sürekli ikamet izni vermemişlerdir.
Çarlık Rusyası, 1828 – 1864 yılları arasında: Planlı olarak Kuzey Kafkas Halklarını yurtlarından sürmüş, (Abhazlar, Adigeler, Kabartaylar, Nogaylar vb.) ülkemize kara ve deniz yoluyla gelmişlerdir. Bunların çoğu, yollarda açlıktan, bulaşıcı hastalıktan ölmüş veya Karadeniz’de bindikleri gemi ve teknelerin batması sonucu ölmüşledir. Osmanlı topraklarına bir milyona yakın insan göç etmek zorunda kalmıştır.
1845 -1850 Yıllarında Avrupa’yı kasıp kavuran büyük kıtlıkta, Padişah Abdülmecid: İrlanda’ya gemilerle gıda maddeleri göndererek, binlerce insanın ölmesi önlenmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin katliamından, Avrupa ülkelerinden kaçabilen Yahudileri de ülkemize kabul ederek gaz odalarından kurtarılmıştır.
Osmanlı gayri Müslim azınlıklara, hoşgörü ile yaklaşarak, devlet kademesinde çok önemli görevler vermiştir. Kendi vatandaşından hiç ayırt etmemiştir. Ermeni bakanlar: Kirkor Sinapyan Bayındırlık Bakanı, Kapriyel Nordukyan 1912 Dışişleri Bakanı, Agop Kazazyan Maliye Bakanı olarak görev yapmışlardır. Osmanlının ilk konsolosu da Paris’e yine bir ermeni vatandaşımız atanmıştır. Bunun yanında vali, genel müdür, müsteşar , sefir gibi etkin görevlerde bulunmuşlardır. Bu örnekler çoğaltıla bilir.
Tarih boyunca yukarıda örnekleri görüldüğü gibi Osmanlı Devleti mazlum milletlere yardım elini uzatmış, bir kısmını da ülkesine kabul etmişti. Böyle bir devletin soykırım yapması mümkün değildir . 1915 Yılında ermeni tehciri sırasında Rusların Ermenileri kışkırtmasıyla nahoş olaylar olmuş, ne yazık ki her iki taraftan da ölümler olmuştur. Adolf Hitlerin torunlarının soykırımı kabul etmesi, ikinci dünya savaşında bize sığınan Yahudileri kabul etmemizdendir. Öfkeleri bundan dolayıdır!
|
|